ALIŞILAGELMİŞ YANILSAMALAR

ALIŞILAGELMİŞ YANILSAMALAR

… Belki de aşkı yeniden düşünmek gerekiyor, binlerce yıldır yapıldığı gibi aşkı tarif etmeye çalışmak ve bu uğurda yanılmak gerekiyor. Kim bilir belki de aşk Buda’nın bile ulaşamayacağı bir yerde Nirvana’nın ilerisinde, Mevlana’nın ifadesiyle doğru ve yanlışın ötesindedir, belki de aşk som bir hayal, eski bir masal, meçhul bir histir.
                Hayır hayır bugün konumuz aşk değil, aşkın kutsallığı değil, aşkın sonundaki azap değil. Bugün aşk zannettiklerimizden bahsedeceğim. Alışılagelmiş yanılsamalardan, tekrarbetekrar yaptığımız hatalardan, aşkı bencillikle yoğurmamızdan, ondan esirgediğimiz fedakarlıktan, ona duymadığımız saygıdan ve ondan eksilttiğimiz sevgiden dostluktan.
                Aslında o kadar çok şey çalıyoruz ki aşktan, o kadar anlamsızlaştırıyoruz ki aşkı, geriye biraz heyecan, fazlaca tutku bir o kadar şehvet kalıyor. Geriye sahip olma arzusu ve kaybetme korkusu kalıyor. Bağlılığın, emeğin, güvenin, sohbetin olmadığı ham bir duygu kalıyor.
                Oysa bilsek aşkın sahip olma değil sahiplenme olduğunu, aslolanın bağımlılık değil bağlılık olduğunu, sevginin ön şartının saygı olduğunu o zaman aşktan bahsetmeye hakkımız olurdu ve belki de o zaman anlardık aşkın önemini. Biz ancak sevip de sevilmeyince anlıyoruz, sevilip de terk edilince anlıyoruz aşkın kıymetini, gözyaşının değerini. Ve o an tek yapabildiğimiz anılarla yaşamak, hayallerle avunmak oluyor.
                Buda mutluluğun formülünü hiçbir şeye sahip olmamakta bulmuş bizde öyle yapalım ama ne olur ait olduğumuz kalbin kıymetini onu kaybetmeden anlayalım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KORKU ...

KORKUYORUM

UZAKTAN SEVMEK

ERKEKLER NEDEN "SENİ SEVİYORUM" DİYEMEZ ?

GERÇEKTEN SEVENLER

SEN

ZAMANIN EKSİLTEMEDİĞİ AŞKLAR

SENİ SEVİYORUM DİYEBİLMEK...

Aşk şehrinde bir garip yolcuyum